İş Güvenliğine İnsani Bir Bakış

242152İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda; çalışanların sağlık gözetimi ile iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilgilendirilmesi, çalışan temsilcisi ve destek elemanı seçilmesi, işyerlerinde tahliye, iş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimi, İSG kurulu oluşturulması ile aynı çalışma alanını birden fazla işverenin paylaşması durumunda İSG koordinasyonunun sağlanması gibi daha birçok yükümlülük bulunmaktadır.

İşyerlerindeki tehlike ve riskler konusunda gerekli tedbirleri almak ve bu kapsamda çalışanları eğiterek bilgilendirmek, ekonomik ve teknolojik şartlar açısından uygun önlemleri almak, tedbirlere uyulup uyulmadığını denetlemek işverenlerin sorumlulukları arasındadır. Çok önemli bir husus olan çalışan eğitimlerinin ve periyodik sağlık muayenelerinin işyeri tehlike sınıfına uygun olarak yapılması çoğu zaman iş yoğunluğu içinde atlanabiliyor. Önemli bir yanlış anlaşılmanın önüne daha geçelim; işverenin dışarıdan hizmet alıyor olması bu sorumluluğu ortadan kaldırmadığı gibi kanunda da detaylarıyla belirtilmektedir.

Yükümlülüklere uyulmadığı durumda meydana gelecek iş kazalarında; işverenlerin hem hukuki hem cezai sorumluluğu doğmaktadır. Bu cezai sorumluluklar önemli bir yaptırım gücü olarak karşımıza çıkıyor.

Kanun kapsamında işverenler, sorumluluklarını yerine getirmediği takdirde 1.233 TL ile 98.690 TL arasında değişen idari para cezaları ödemek zorunda kalabilirler. Örneğin; her bir çalışan için eğitim ile sağlık muayenesi eksiğine karşı ceza uygulaması ayrı ayrı 1.233 TL. Yükümlülüklere uyulmaması; iş kazalarında, işverene yüklenecek kusur oranının artmasına ve buna bağlı olarak ödenmesi muhtemel iş kazası ya da meslek hastalığından kaynaklı maddi ve manevi tazminatların da artmasına sebep olmaktadır.

İşveren tarafından kanun kapsamında yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesi facia şeklinde sonuçlanabilecek kazaların önlenmesini sağlayacak, aynı zamanda işyerlerinin hukuki, cezai ve mali açıdan menfaatine olacaktır.

Cezai sorumluluklar doğrudan özgürlüğü kısıtlayıcı olabileceği gibi kamu vicdanını rahatlatmaya yönelik hapis cezaları şeklinde de olabilmektedir. Kazalarda işverenin kastı söz konusu olmasa da taksir ve bazı olaylarda bilinçli taksir düzeyinde cezalandırılması mümkün olabilmektedir.

Bir iş kazası sonrası çalışanın ölümü söz konusu olur ise 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85.maddesinde yer alan taksirle öldürme suçundan yargılanma yapılır ki bu durum iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile karşı kaşıya kalmak demektir. Bir veya birden fazla kişinin ölümü veya yaralanması söz konusu olur ise bu kez işveren, iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile yargılanmaktadır. Öldürme suçunun bilinçli taksir ile sonuçlandığı durumlarda cezalarda artırımlara da gidilmektedir.

Bu arada işverenlerin kanun kapsamındaki sorumluluklarını en aza indirebilmek, sorumluluklarını da paylaşabilmek için seçtikleri bir başka yöntem de işveren vekilleridir. İşyerindeki riskler konusunda önlem almayan ama temsil yetkisi almış şirket müdürlerinin “patron düşünsün” mantığı burada ters tepebilir, çünkü herkes aynı gemide yol alıyor. İşveren vekili de işveren kadar sorumlu olabilmektedir.

Kıssadan hisse;
Sorumluluklar herkes içindir. İşveren de vekili de, çalışanı da ustabaşısı da, muhasebecisi de İK’sı da, mühendisi de teknikeri de kurallara uyacak.

Emredilmesinden hiç hoşlanmıyoruz değil mi? “Lütfen kurallara uyunuz” desem kim takar?
Hep cezalardan korktuğumuz için mi bir şeyler yapmalıyız?

Ne zaman ki;

  • Kanun koyucunun kurallarına herkesin menfaatine olduğu için uymayı; ceza korkusu nedeniyle uyma düşüncesine tercih ettiğimizde,
  • Varacağımız yere sağlıkla ve güvenle ulaşma düşüncesini; trafikte hız limitleri nedeniyle ceza yeme korkusuna tercih ettiğimizde,
  • Arkadaş kazanmayı, maneviyatı, sevabı ve güzelliği; para kazanma hırsına, maddiyata, düşmanlığa ve günaha tercih ettiğimizde,
  • Sosyal medyada yapıcı, birleştirici, hoşgörülü, saygılı ve sevgi dolu cümleler ile paylaşımlar yapmayı; kırıcı, üzücü, huzur bozucu cümlelere tercih ettiğimizde,

Hepimiz “İNSAN” oluruz.

Peki ne kaybederiz?

Ümit Sedat Bayram
14.09.2015