OSGB’lere Mart’ta Operasyon Başlıyor
81 ilde Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri’ne (OSGB) Mart ayında denetim yapılacak. İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer, ”81 ilde ne kadar OSGB varsa buraları tek tek, iğneden ipliğe denetleyeceğiz. Bunu yaparken evrak bazındaki denetlemenin yanında hizmet verdikleri işyerindeki yaptıkları faaliyetlere de bakacağız. Kimse kusura bakmasın, biz kimseye para kazansın diye bir sistem kurdurmadık” dedi.
İş Sağlığı ve Güvenliği sektörünün nabzını tutan Heder Dergisi, Mart ayında başlayacak operasyonu duyurdu. Sektörün lokomotifi durumundaki Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri’ne (OSGB) yönelik yapılacak operasyonu İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer, derginin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Küçük’e verdiği röportajda açıkladı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer, iş sağlığı güvenliğinin Türkiye’de yeni filizlenmeye başladığını belirterek, “2015 yılında Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri’ni zapt-u rabt altına alacağız. Çeki düzen vereceğiz. 2015 yılının artık Mart ayında, 81 ilde ne kadar OSGB varsa buraları tek tek, iğneden ipliğe denetleyeceğiz. Bunu yaparken evrak bazındaki denetlemenin yanında hizmet verdikleri işyerindeki yaptıkları faaliyetlere de bakacağız. Kimse kusura bakmasın, biz kimseye para kazansın diye bir sistem kurdurmadık. Biz iş kazası olmasın, meslek hastalığı olmasın diye sistem kuruyoruz” dedi.
Kasım Özer, bütün sistemi İşyeri Hekimleri ve İş Güvenliği Uzmanları üzerine kurduklarını belirterek, “Onlara çok güveniyorum. Bunlarda eğer fire olursa sistem arıza verir. Bir İş Güvenliği Uzmanı, iş yerine gitmeden rapor yazıyorsa ya da gidip çay içip geliyorsa burada fire var, arıza var” dedi.
Özer, konuyla ilgili sorulara şu yanıtları verdi:
AB, KURTARICI OLDU
- Yeni çıkan yönetmelik beklentileri karşılıyor mu, eksikliklerin giderilmesi için yeni düzenlemeler yapılacak mı?
Biz Türkiye’de 2000 yılından beri mevzuatın sürekli değişikliği ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. 90’lı yıllarda Türkiye’de mevzuat değiştirmek çok zordu. Ben bu işin içinde olan bir adamım. Bir yönetmeliğin maddesini değiştireceksiniz, tüzüğün bir cümlesini değiştireceksiniz karşınıza Danıştay çıkar başkası çıkar. ‘Niye değiştiriyorsunuz, ne gerek var, nesi vardı bunun’ diye 40 soru sorulur. Dolayısıyla o günlerde bizim mevzuattaki hareket kabiliyetimiz neredeyse sıfırdı. Hiç yoktu değil ama çok zordu. Ne zaman 2002’de bir rüzgar esmeye başladı. Avrupa Birliği’ne girmemizle ilgili faaliyetlerde bir yoğunluk meydana geldi, AB Uyum Çerçevesi diye çizilen çerçeve içinde biz mevzuatımızı günün şartlarına uydurmaya başladık. Uzun yıllar müfettişlik yaptım. Uygulayıcı bir insanım. Hem işçilik, hem mühendislik, hem müfettişlik hem işverenlik yaptım. Masanın hangi tarafı varsa o tarafında oturdum. Her taraflı çalıştım. Biliyorum ki zordu. Ama bu AB mevzuatına uyum çerçevesinde ne gerekiyor, yönetmelikte şu maddelerin teknolojinin getirdiği şartlara uydurulması gerekiyor. Hemen değiştiriyoruz.
70 SENELİK TÜZÜK
Çok basit örnek vereyim size. Bir muhalefet milletvekilinin her toplantıda ısrarla ve inatla söylediği bir cümle vardır, ‘En çağdaş tüzüğü ortadan kaldırdınız, bu yönetmeliklerle memleket yönetilmez.’
En çağdaş tüzük dediği, 1948 yılında İLO’nun İş Sağlığı Güvenliği Rehberi diye yayınladığı bir metin. Biz bunu 1971’de 1475 sayılı Kanun gereği tüzük olarak yayınlamışız. İşçi Sağlığı İş Güvenliği Tüzüğü. Biz hangi yıldayız 2014. Bu milletvekili kalkıp diyor ki ‘En çağdaş tüzüğü yok ettiniz.’ 70 senelik tüzük nasıl çağdaş olur. Asır değişmiş bir kere. Biri 20’inci yüzyılda yayınlanmış biz 21’inci yüzyıldayız.
Burdan şuraya varmak istiyoruz. İşte o dönemlerde biz bunun gayreti içindeydik. Bakın hemen yönetmelik değişikliğini tarafları topluyoruz. Diyoruz ki şunları şunları değiştiriyoruz. Tamam değiştiriyoruz. Kimse niye değiştiriyorsunuz demiyor. Çünkü gerekçemiz sağlam.
ÇİP SİSTEMİ VE HAYAT HATTI
Ermenek kazası olduğu günlerde Amerika’daydık. Enerji Bakanlığı ile bir heyet halinde. Orada gördüğümüz iyi uygulamaları getirdik hemen mevzuatımıza yansıttık. Nedir? Mesela çip sistemi. Mesela, Hayat hattı dediğimiz fosforlu yanmaz, kopmaz, kırılmaz bir hat döşeyerek çıkış yönünü gösteren uyarılar. Yerin altında cadde sokak yazmaz. Kapı numarası yazmaz. Hepsi birbirine benzer. Dehlizler vardır sadece. Ben maden mühendisiyim. Girdiniz mi içeri, eğer yanınızda o şirketten, işletmeden biri yoksa ölene kadar çıkamazsınız dışarı. Dolanır durursunuz labirent gibi. Peki bir kaza anında bu insanlar nasıl çıkacaklar dışarı? Panik var bir de o an. O panikte acaba şu tarafa mı gitsek bu tarafa mı? Mesela yerin altında çıkışı bulmak için bir yol vardır. Bir avuç toprağı alırsınız, savurursunuz. Toz ne tarafa gidiyorsa, buradan geliyor hava buradan gidiyor. O zaman rüzgarın karşısına doğru gidersiniz, tersine. Ama panik anında bunu düşünecek ve yapacak bir durum olamıyor. Duman kaplamış ortalığı, maskeyi takmışsınız zaten. Nasıl çıkacaksınız.
FAYDALIYSA YAPALIM
Günün ihtiyacı nedir, biz mevzuatımıza bunu yansıttık. Şimdi Türkiye’nin mevzuatla ilgili bir eksiği yok. Biz yine de öz eleştiri yapıyoruz. Diyoruz ki hakikaten bizim gözümüzden kaçıp da başkasının uyguladığı bir şey varsa biz de bunu uygulayalım. İşte life line, hayat hattı bunun bir örneği. Olmasa ne olur, olmaza felaket değil ama faydalı. Faydalıyı niye yapmayalım. Yapalım dedik biz de.
İNSANLAR OKUR AMA YAZAMAZ
- Yönetmelik yaparken tarafları topluyorum dediniz. 500’e yakın üyesi olan İSGHEDER’i de çağırıp görüşlerini aldınız mı. Çağırdıysanız, onların görüşleri yönetmeliğe yansıdı mı?
Tabi ki herkesi çağırıyoruz. İşçi ve işveren kuruluşları, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, kamu kuruluşları dört ayrı grupta toplayabileceğimiz taraflar var. Tarafların adını yazmayız kanuna ama kimi ilgilendiriyorsa onları çağırıyoruz. Mesela İşyeri Hekimleri ile ilgili yönetmelik çıkaracağız. Dışişleri Bakanlığı doğrudan taraf değil ama Sağlık Bakanlığı olmazsa olmaz taraf. Milli Eğitim Bakanlığı’nı çağırırsınız mesela. Sadece İSGHEDER değil konuyla ilgisi olan STK’ları da çağırıyoruz. Yeter ki bu sahanın tarafı olsun. Bu yönetmelikler çıkmadan, değişiklikler yapılmadan önce burada İSGHEDER’le sürekli toplantımız vardı. Ayda bir yapmaya çalışıyoruz. O toplantılarda onların taleplerini de değerlendirdik, aldık. Ama deyin ki hepsini yansıttınız mı? Bir kısmını yansıtamadık, bir kısmını yansıttığımız halde başkaları çıkarttı. Derken ortaya bir şey çıkıyor. Biz, bu noktada cimri değiliz Bakanlık olarak. Ne kadar çok kişi katılırsa o kadar iyi. Web sayfasına koyarız görüş gelsin diye. Gelir mi?
Türkiye’de insanlar iyi okur ama kötü yazar. Kimse yazı yazmaya meyyal değildir. Onun için köşe yazarlarını gıptayla bakıyorum. Helal olsun adamlara her gün yazıyorlar diyorum.
EĞİTİM KURUMLARININ POTANSİYELİ BİTTİ
- Eğitim kurumlarının potansiyeli çok düştü. Eğitim kurumlarını ayakta tutmak için yeni bir projeniz ya da çalışmanız var mı. Yoksa potansiyel bitti deyip kaderine terk mi edeceksiniz?
Şimdi bakın bir şeyin fıtri bir hali vardır. Büyüme şekli vardır. Normal besin değeri, normal gıda ve beslenme ve aktiviteyle. Siz bunu hormonlarsanız veya bir Kortizon verirseniz vücut aşırı şişiyor. Sonra onu kestiğinizde normale dönüyor. Hormonu kestiğinizde normale döner. Bizim eğitim kurumlarımızın normal sayısı 100 olması gerekiyordu Türkiye genelinde, 260’a çıktı. Bu bir hormonal büyümeydi. Yani saman alevi gibi millet birden böyle hücum etti İş Güvenliği Uzmanlığı’na. Ben çok söyledim, ‘Eğitim kurumu açmayın, çünkü 2014’ün Temmuz’unda pazar bitecek’ diye. Bu şişkinliği kaldırmayacak. Ortak Sağlık Güvenlik Birimi açın. Şimdi bakın, işin başındaki adamın sözünü dinlemezseniz bu adam size başka çözüm bulamaz. Diyor ki ‘eğitim kurumları kapanacak mı?’ Kapanabilir. Ben 2012 yılında söyledim bunu. 2012 yılında 40 eğitim kurumu vardı. Dedim ki Türkiye’nin ve sahanın kaldıracağı 100 ama bu 200’ü geçer, 260 oldu.
2014 FACİA YILI OLDU
- OSGB’lerin sayısı 2 bine ulaştı. Çok fazla şirket rekabeti getiriyor ama diğer yandan kaliteyi düşürüyor. Bakanlık olarak size bununla ilgili bir planlama yapacak mısınız. Mesela il bazında nüfusa göre bir sınırlama getirecek misiniz yoksa serbest piyasa gereği kendi yolunu mu bulacak?
İş Sağlığı Güvenliği, Türkiye’de yeni konuşuluyor. 1865’te Dilaver Paşa Nizamnamesi’nden bahseden bir ülke 100 sene dönüp bakmadı bu işe. Kağıt üzerinde kaldı. Ben 1975-81 yılları arasında üniversite okudum. İş Sağlığı Güvenliği diye bir şey duymadım. Çok uzak bir tarih değil 35 sene önce. 1980’de İş Yeri Hekimliği ile ilgili bir düzenleme yapıldı, 1988’de uygulanmaya başlandı. Derken dışarıyla bağlantılı olanlar bu işe biraz önem verdiler. Mesela bazı kurumlarda Emniyet Mühendisliği vardı. Türkiye Taşkömürü, TKİ, Ereğli Demir Çelik Fabrikası gibi yerlerde Teknik Emniyet Müdürlüğü veya Emniyet Mühendisliği gibi şeyler vardı. Ama madenciliğin dışına çıktığınız zaman yok böyle bir şey. Madencilikte sürekli darbe yediği için bir şeyler yapmak istiyordu. 1983 yılında 103 kişi öldü Zonguldak’ta. Büyük bir faciaydı. O günün en büyük faciasıydı bizim madencilik tarihimizde Soma’ya kadar. Sonra Kozlu 262’ye çıktı. Soma’da 301’e çıktı.
35 BİN KİŞİYE YÜZ YÜZE KANUNU ANLATTIK
2012’de kanun yayınlandıktan sonra bir hüviyet kazandı İş Sağlığı Güvenliği. Sayın Bakan yıllarca bunu dile getirdi, ‘müstakil bir kanun olması lazım.’ İş Sağlığı Güvenliği, sizin mevzuatınızda, dünyanızda ne kadar yer tutuyorsa o kadar kıymetlidir. Bizim İş Kanunu’nun içinde 12 maddelik bir 5’inci bölüm vardı. Oraya sıkıştırılmış. Koskoca bir kanun içinde bir bölüm ayrılmış. Bu kadar mı önemli? Bu kadar mı değersiz. Ama şimdi ne oldu? Tabiri caizse büyük harflerle yazıldı, herkes okuyor. Önceden okumak için gözlük takmak gerekiyordu. Herkes okuyamıyordu. Şimdi bunu herkes okuyor. Türkiye’de biz bir ilk gerçekleştirdik. 81 ili gezerek kanunu anlattık. Cumhuriyet tarihinde böyle bir uygulama olmamış. Hiçbir kanun yayınlandıktan sonra il il toplantılar yapılarak anlatılmamış. Biz bunu yaptık. 81 ilde 35 bin kişiye birebir yüz yüze ulaştık. Bunlar işin ilgilileri. Sokakta gezen adam değil. İşyeri Hekim, İş Güvenliği Uzmanı, İnsan Kaynakları Müdürü, işveren, işveren vekili.
SİSTEM ONLARIN ÜZERİNE KURULU
Dolayısıyla, İş Sağlığı Güvenliği yeni filizlenmeye başladı. Hakiki yolunda şekillenmeye başladı. Bunun da iki ayağı var. Biri İşyeri Hekimi biri İş Güvenliği Uzmanı. Biz bu arkadaşlara çok güveniyoruz. Bütün sistemi bunların üzerine kurguladık. Bunlarda eğer fire olursa sistem arıza verir. Mış gibi yapmaları. Yaptıkları işi yapmış gibi yapmaları. Hiçbir faydası olmuyor. Yani bir İş Güvenliği Uzmanı, iş yerine gitmeden rapor yazıyorsa burada fire var işte. Burada arıza verir. Veya gidiyor çay içip geliyorsa burada arıza var. Yani benim hayat felsefem şu, yaptığımız işi kendi işimiz gibi yapmıyorsak orada fire veriyoruz. O iş yerini kendi iş yeriniz olarak farz edin, bir eksiklik olduğunda meydana gelecek olan sonuç sizi nasıl etkilerse öyle bakmak lazım.
DEFTERİNİ DÜRECEĞİZ
2015 yılında Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri’ni ‘zapt-u rabt’ altına alacağız, çeki düzen vereceğiz. Arkadaşlarla toplantı yaptık, verdiğimiz talimat bu. 2015 yılının artık Mart’ında mı Nisan’ında mı başlarız bilmiyorum ama 81 ilde ne kadar OSGB varsa buraları tek tek iğneden ipliğe denetleyeceğiz. Bunu yaparken evrak bazındaki denetlemenin yanında hizmet verdikleri işyerindeki yaptıkları faaliyetlere bakacağız. Siz ne yaptınız burada? İş verene gidip benim uzmanım soracak. Siz kiminle sözleşme yaptınız. A ortak sağlık güvenlik birimiyle. Peki, İşyeri Hekimi ve İş Güvenliği Uzmanı, işyerinize geliyor mu? Geliyor. Ne zaman geliyor? Şu zamanda. Kim geliyor? ‘Valla bir Ahmet geliyor bir Mehmet bir Ayşe anlamadık ki biz kim olduğunu.’ Bitti. Bu OSGB’nin defterini düreceğiz. Kusura bakmasın kimse. Yani ben Kasım Özer olarak hiçbir zaman devletin sırtından geçinmediğim gibi asalak olmadığım gibi asalaklara da fırsat vermedim bugüne kadar. Biz kimseye para kazansın diye bir sistem kurdurmadık. Para kazanır veya kazanmaz orası bizi ilgilendirmiyor. Biz iş kazası olmasın, meslek hastalığı olmasın diye sistem kuruyoruz. Derdimiz, para değil. Para kazanmaya bilir her şey para kazanmak değildir. İnsan kazanmaktır esas olan. Siz oradaki 20 senelik yetişmiş bir ustayı iş kazasından kurtarabiliyorsanız, bu para kazanmaktan çok önemli. Para dediğiniz nedir ki. Hayır duasını alırsınız diğer türlü beddua alırsınız. Kazandığınız paranın hayrı olmaz.
MALİYE İLE PAPAZ OLUYORUZ
- Denetime gelenlerde çok benzer hatta aynı raporlar düzenlenmesi OSGB’lerde güvensizlik oluşturuyor. Denetime gelenlerin yeterliliği de önemli değil mi?
Şöyle bir sıkıntımız var. Şimdi sayı çok fazla olunca zamanın müsteşarı, Bakan Bey’den yetki alarak SKG denetmenlerine de bu işin yapılması yetkisini verdi. Bu bize sıkıntı veriyor. Bana sıkıntı veriyor. Çünkü benim denetlemediğim, benim yetiştirmediğim, benim kontrol etmediğim denetim elemanları sahada nerede patlayacağını bilmiyorum. Nasıl patlayacağını da bilmiyorum. Bir rapor geliyor, uğraşıp duruyoruz bunu düzeltmek için. Halbuki benim kendi elemanlarım yeni geldiler Antalya’dan. Aralık ayında bir sıkıntı oldu. Uzun zaman bekledi müracaatlar çünkü hizmet içi eğitim vermek zorundaydık. Bir de yıl sonu olduğu için hesaplar, kitaplar, defterler, bürokratik ve mali konular var. Onun için Aralık ayında hiçbir yere göreve göndermedik. Şöyle bir şey vardı. İki tarafı da sıkıntılı. Göreve gönderirsek buradaki işler aksıyor mali problemler çıkıyor Maliye ile papaz oluyoruz ceza yiyoruz. İç hizmeti çözerken dışarıyı bekletmek zorunda kaldık. Çünkü diğerine göre bir aciliyeti yoktu. Bir ay sonra OSGB açmasının hiçbir zararı yok ama bizim burada bir ayı heder etmemiz son ay Maliye ile bitti işler.
İNSAN HAYATI PARADAN DAHA ÖNEMLİ
- Mart ayından itibaren sıkı bir denetime başlayacağınızı söylediniz. Bu, sektörde gerçekten iyiler kalacak diğerleri elenecek mi demek.
Kesinlikle öyle. Çok açık söylüyorum, para kazanmak için OSGB kurmuş olan kurumlar kusura bakmasın başka yerde kazansın parasını. Biz insan hayatına mal olacak parayı kazanmasını istemiyoruz insanların. Tamam para kazansın ama hizmet versin. Hizmet vermeden kazanılan paranın hayrı olmaz zaten. Şu anda bir sınırlamamız yok. Geçenlerde bir işveren dert yanıyor, bir sanayi odası başkanı. ‘Sözleşme yaptık. Geliyor gidiyor İş Güvenliği Uzmanı. Sonra tanıdığım emekli bir müfettiş vardı. Bir gel de bizim işyerine müfettiş gözüyle bak. Geldi inceledi, 70 tane noksan çıkarttı. O gün sözleşmeyi fes ettim’ diyor. Bilmiyorsan öğren. Kursa gitme, pratik yapma, kitabı ezberleyip sınavı geç. Oldun uzman. Nerede bu?
İŞVERENE DÖRT SEÇENEK SUNDUK
- OSGB’leri desteklemeyi düşünüyor musunuz bu konuda. Bireysel iş güvenliği uzmanları olanlar işletme körlüğü gibi durumları oluşuyor.
OSGB veya şahıstan hizmet alma noktasında bir sıkıntı yok. Onu özellikle getirdik. Dört alternatif getirdik işverenin önüne. Kendin yapabilirsin. Çalışanlarından birini görevlendirebilirsin. Dışardan biriyle kısmi yapabilirsin. OSGB’lerden alabilirsin. Yanlız OSGB’lerde şöyle bir sıkıntı var. 2 tane uzmanı 2 tane hekimi var OSGB’nin 20 tane iş yeriyle anlaşma yapıyor ve koştur babam koştur. Oradan oraya bu sefer kalite düşüyor. Biz işverenden değil de işverenden bağımsız çalışsın derken bu sefer OSGB ve işveren dayanışmasıyla İş Güvenliği Uzmanı sıkıntıya giriyor. ‘Ya Ahmet Bey’in işyerine bunları yazma, sıkıntıya girmesin.’ İşte bu olmadı.
50 KİŞİ DEVREYE GİRİYOR
- OSGB’lerdeki uzmanların yenileme eğitimi kalktı. Bu sektörün gelişmesi için bir sıkıntı yaratmayacak mı?
Bizim eğitim sistemimize bakınca, tepeden tırnağa kadar ilkokuldan itibaren ezbere dayalı, birilerinin bize bir şeyi dayatması, empoze etmesi, tavsiye etmesi ve yönlendirmesiyle yürüyen bir sistem. Batı bunu çoktan terk etmiş. Batı diyor ki ‘sen kendini yetiştir. Araştır, soruştur.’ Ben eğitim kurumlarına zamanında şunu söylemiştim. Almanya’da bir adamın uzman olması için bin saat pratik ve teorik eğitim alması gerekiyor. Devamsızlık süresi yarım gün yani 3 saat. Üç saatten fazla mazeretli veya mazeretsiz gelmeyen kişi uzman olamıyor. Türkiye’de? Şimdi Kars’ta bir eğitim kurumu Muğla’dan aday kaydetmiş. İnandınız mı bu adamın oraya eğitime gittiğine? Gereğini yapmadınız mı? Yaptık, askıya aldık. Bütün Türkiye üzerimize geldi. Milletvekilinden tutun… Hani Bakan Bey diyor ya ‘50 kişi devreye giriyor’ diye. Kapatmayın diye 50 kişi devreye giriyor bu sefer. İyi de burada bir arıza var. İş şuraya geldi sonunda. Eğitim almasalar da olur. İmtihanı geçiyorlarsa tamam. ‘Kendine güvenenler girsin imtihana’ dendi. Asıl eğitim bu kadar önemsizleştirildiğine göre yenileme eğitiminin ne önemi var ki? Asıl eğitimi almamış ki adam.
MESUL MÜDÜR SORUNU
- Sektördeki Mesul Müdür yetkileri bazı OSGB’lerde sıkıntılara neden oluyor. Bir Sorumlu Müdür’e herhangi bir nedenle bir şey olduğunda ya da ayrıldığında sisteme girilen şifreler sadece onda olduğu için kurum hizmet veremez hale geliyor. Burada OSGB sahipleriyle Mesul Müdürlerin yetki paylaşımı olabilir mi ya da başka bir çözüm bulunabilir mi?
SGK’da kimi bildirmişlerse biz onu alıyoruz Mesul Müdür olarak. İşveren Ortak Sağlık Güvenlik Birimi’nin sahibi veya ortakları SGK’ya kimi yetkili olarak bildirmişlerse odur. SGK’da ne kadarsa o kadar. SGK’ya işlemleri yapmak üzere kimlere yetki vermişse biz o sistemi kullandığımız için onu kabul ediyoruz. Birden fazla isim bildirmekte bir sorun olduğunu düşünmüyorum.
KAZALARDAN DERS ÇIKARMIŞ OLMAMIZ LAZIM
- Türkiye son dönemde özellikle 2014’te çok sayıda işçinin hayatını kaybettiği iş kazalarıyla gündeme geldi. Bunun önüne geçmek için ne tür çalışmalarınız var.
Türkiye, iş kazalarında Dünyada ve Avrupa’da hangi noktada?
Aslında iş kazası seyrimiz iyiye doğru gidiyordu. 2012 yılında Avrupa’nın bazı ülkelerini yakalamıştık hatta onlardan daha iyi durumdaydık. Dünyada da çok iyi bir duruma gelmiştik. Maalesef 2014 yılı artık bunu yok sayacağız. Şunu da umut ediyoruz, temenni ediyoruz bu kazalardan ders çıkartmış olmamız lazım. Hakikaten Türkiye’deki genel çerçeveye baktığımız da herkeste bir iş güvenliği farkındalığı oluştu son dönemde. En azından uygunsuz bir iskelede çalışanlar hemen fotoğraflanıp gündeme getiriliyor. İnsanlar sorguluyor ve bir kamuoyu oluştu. Bu da insanların daha tedbirli davranmasına daha konuya ilgi göstermesine sebep oldu. Buradan umutluyuz ki 2015’te bu kaza grafiğimiz aşağı doğru hızla inecek.
KANUN ÖTELENMEDİ
Kanun yeni çıktı, uygulamalarını daha görmedik. Kanun 2012’de çıktı 2013’e ötelendi. 2014’e ötelendi. İş Güvenliği uygulamalarının bazı maddeleri. İnsanlar bütün kanun ötelendi zannediyor. Hala diyorlar ki kamu da 2016’ya ötelendi. Hayır, sadece İş Güvenliği Uzmanı şartı ötelendi. Kanun ötelenmedi. Bu bilinmiyor. Geçen üniversitelerin toplantısına katıldım. 78 üniversitenin temsilcileriyle buluştuk. Orada da söyledim bir tek İş Güvenliği Uzmanı ve İş Yeri Hekimi maddesi ötelenmişken, kamuoyunun algısı kanun 2016’da girecek devreye. Öyle bir şey yok. Eğitimi, risk değerlendirmesi, acil durum planları, sağlık raporları, iş sağlığı güvenliği tedbirleri gibi hepsi girdi 2012’nin sonunda. Ama bu anlayışı kıramadık. Onun için diyorum tam manasıyla sistem oturmadı. Teftişler, yoğunlaştırıldı. Özellikle çok tehlikeli alanlarda. Maden ve inşaat şu anda diken üzerinde.
KAYIT DIŞI YÜZDE 32’LERE DÜŞTÜ
İş kazalarında kayıt dışılığın son durumu nedir?
Geçen gün bir işveren, bir müteahhit ‘14 bin lira verdim ağ aldım’ dedi. İnşaatın en üst katına ağı geriyorsunuz yukardan bir adam düşerse ağın üzerinde kalıyor. Eskiden yere kadar iniyordu. Geçen oturduğum binaya cephe kaplaması yapılacak. Adam uyduruk bir iskele getirmiş kuruyor. Hemen müdahale ettim. Bu mümkün değil, siz bizi rezil mi edeceksiniz dedim. İş Sağlığı Güvenliği Genel Müdür’ünün oturduğu binadaki şu iskeleye bak. Bir saat sonra adamlar söküp iskeleyi yenisini getirdiler. Sordum aradaki fark ne kadar maliyet getiriyor diye. Bakın 8 daireli bir apartman. 1500 lira. Bir tanesi otoban gibi elini kolunu sallayarak çalış. Diğerinde cambazlık yapacaksınız. Hatta pencereden baktım bir kalasın üzerinde sekiz kesik var. Her an sıkıntı yaratabilir. Önemli iş kazalarında kayıt dışı yok. Daha önce yaralanmalı olanların çoğu gizleniyordu. Benim anladığım kadarıyla vatandaş da biraz daha işin farkında. Eskisi gibi örtbas etmeye pek yanaşmıyor. En azından yakın çevresi işin farkında. Kayıt dışılık da azalıyor. Yüzde 45’lerden 32’lere düştü kayıt dışılık.
MİLLİ EĞİTİM YETKİ DEVRİ YAPMIYOR
- Mesleki eğitimle ilgili bir belirsizlik var. Kim verecek nasıl verecek?
Çok net yönetmelik. Sıkıntı şuradan kaynaklanıyor. Ben tebliğ çıkarken de başında Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığımız görüşmelerde, sonuna bir cümle eklemiştim. Dedim ki ‘bütün şartlara haiz ise işverene de bu yetki verilebilir.’ Buraya Milli Eğitim Bakanlığı yanaşmıyor. Bütün sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Şimdi, benim fabrikam var. Fabrikamda makine mühendisim var. Ama kaynakçıya bu eğitimi veremiyorum. Niye? Milli Eğitim Bakanlığı yetki devri yapmıyor. Kim verecek? Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı meslek lisesindeki teknik öğretmen. Benim ki de teknik öğretmen o da teknik öğretmen. MEB ise bu okula bunu bir ek gelir olarak görüyor. Ben bunu bakanların huzurunda da söyledim. Bu iş çıktığı günden beri uğraşıyorum. O gün dedim ‘850 okulunuz var 85 bin de öğretmeniz var. 1.5 milyon işyeri var. Nasıl yetişeceksiniz? Bu olacak iş değil’ dedim. İkna edemedik. ‘Neden yetki vermiyorsunuz’ dedim. ‘Senin lisendeki de teknik öğretmen kaynak mezunu benim fabrikamdaki adam da teknik öğretmen mezunu. Senin ki veriyor da benim ki niye veremiyor?’ Devretmesi lazım ama devretmiyor. Türkiye’ye yetişemeyeceği belli. Sen öğrenci mi yetiştireceksin kurstan para mı kazanacaksın? Bir karar vermek lazım. Ticaret hane midir meslek liseleri? 2009’da tebliğ çıkarken yazdım ben o cümleyi, ‘İşveren gerekli şartlara haiz olması halinde bu yetkiyi kullanabilir, bu yetki devredilebilir’ diye. Milli Eğitim Bakanlığı yetki devre yapmıyor, bu kadar basit. Yetki devri yapsa bu problem ortadan kalkar. Şartları haiz olan işyerlerine lütfen yetki devri yapsın.
Kaynak: Hürriyet